“Stalk” etmenin psikolojik kökeni?
Günümüzde her ne kadar mizah unsuru, gündelik bir şey olarak kabul edilse de stalk yani “dijital ortamlarda gizlice iz sürme”, aslında psikolojik açından önemsenmesi ve nedenleri sorgulanması gereken bir eylem. Çünkü çoğu zaman “Acaba sevgilisinden ayrılmış mı?” ya da “Bakalım kimleri takip ediyor?” diye basit meraklarla başlayan bu iz sürme, altında çok daha komplike anlamlar barındırabilir.
“Stalk” nedir?
İngilizcede “kişinin izni olmadan, gizlice izini sürme ve kişinin hareketlerini tacize varacak şekilde sinsice gözleme” anlamına gelen stalk kelimesi, son birkaç senedir yaygınlaşan sosyal ağ kullanımı ile bir parça aşınıp “kişiyi sosyal ağ profilleri üzerinden ondan habersiz şekilde takip etme” olarak biliniyor.
Yani bilimsel literatürde siberstalklama olarak geçen sosyal ağ izlemesi bu yüzden iki farklı boyutta ele alınıyor. Bu boyutlardan birinde stalk, kişiyi sosyal ağlar ve çeşitli dijital ortamlar aracılığı ile tedirgin etme ve strese sokma amacı ile yapılırken; diğer bir stalk çeşidi olan ve “sosyal stalk” olarak anılan merak temelli stalk’ta izleyen, izlediği kişinin hayatını tıpkı bir film seyreder gibi tek taraflı şekilde izliyor.
Neden stalklıyoruz?
Kimimiz patronumuzu, kimimiz eski sevgilimizi, kimimiz yıllardır görüşmediğimiz, aramızın limoni olduğu bir dostumuzu ya da hayatını merak ettiğimiz bir yabancıyı stalk’luyoruz. Peki stalk eylemi neden insana gizli bir haz duygusu veriyor ve yavaş yavaş bağımlılığa dönüşüyor diye hiç düşündünüz mü? Uzman Psikolog Elif Terziköy’e göre kişinin daha önceden bir ilişkisi bulunan birine yönelttiği “stalk” etme davranışı, aslında izleyen kişinin izlediği kişi ile kurduğu duygusal bağı tam olarak koparamamasından ileri geliyor.
Böyle bir durumda özellikle izlenen kişi, izleyen kişi ile iletişim kurmayı reddetmişse stalk tedirginlik verici bir hal alabiliyor. Stalk etme eğilimi ile ilgili bir diğer psikolojik tez ise “sosyal stalk” dediğimiz, yani karşı tarafa herhangi bir tedirginlik verme kastı olmadan yaptığımız stalk’ların altında ise özgüven problemlerinin yatabileceği belirtiliyor.
Özellikle aşırı kıskanç bireylerin partnerlerinin sosyal medya etkinliklerini an be an izlemeleri yani eski partnerin yeni eşini gözetlemek ya da rakip olarak görülen biri hakkında sosyal ağlar üzerinden daha fazla bilgi edinmeye çalışmak “sosyal stalk”un en yaygın halleri arasında sayılıyor.
Madolyonun öteki yüzü ; gözetlenmenin hazzı.
Stalk olgusu genelde stalk eden tarafın takıntılı, saplantılı veya güvensiz duyguları üzerinden değerlendirilse de uzmanlara göre stalk edilenin psikolojisi de oldukça ilginç olabiliyor.
Dicle Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Dr. Zuhal Akmeşe, 2017 tarihli bir çalışmasında stalk edilenin psikolojisi ile ilgili son derece çarpıcı bir noktaya değiniyor: “Sosyal ağlarda kurulan profiller üzerinden inşa edilen sanal ben, sürekli kendisiyle ilgili bilgiler paylaşarak, ağında bulunan diğer kullanıcılara nasıl bir birey olduğunu, nelerden hoşlandığını, nerelere gittiğini, bir ilişkisi olup olmadığını, gündelik sıkıntı veya mutluluklarını servis ederek aslında stalker’lar için bir yol haritası çizer.
Bu paylaşımlar yorum aldığında, paylaşıldığında ve beğeni topladığında dikizlenen konumunda olan birey aldığı geri bildirimlerle tatmin olur. Bu geri bildirimlerin varlığı dikizlenen konumda olan bireyin bu anlamda dikizlendiğinin farkında olduğunu ve bunu istediğini gösteriyor. Bu bağlamda, bireylerin daha çok ilişki kurmak, onay almak ve kabul görmek için daha çok paylaşımda bulunarak, özel hayatlarını tanımadıklarına daha fazla açtıkları iddia edilebilir.”